2 dakika okundu
Erbakan Hoca ve Devrim Otomobili

Geçenlerde Devrim Otomobiliyle ilgili yeni bir belgesel hazırlandı. Televizyon kanallarından birinde Prof Dr. Muhittin Şimşek Bey belgeselle ilgili açıklamalarda bulundu. Genel olarak çok iyi bir tanıtım olmakla beraber eksik bir durum vardı. Bizler öteden beri duyup, okuduğumuza göre bu projenin içinde Rahmetli Erbakan Hocanın olduğu şeklindeydi. Oysa o gün hiç Hoca’dan bahsedilmedi.

Gerçi hayli tartışıldı ama bizzat katılmış olanların beyanı önemli olduğundan hemen araştırmaya yöneldim. Rahmetli Sabahattin Zaim Hoca’nın yeni çıkan hatıralarına göz gezdirdim. Aşağıya o olayın cereyan ettiği kısmın alıntısını yaptım.

Saklanmak istenen bir hakikatin ortaya çıkmasına minnacıkta olsa katkım olursa mutluluk duyarım.  

‘Sanayi sektörü ile ilgili hatıralarımdan biri de “Devrim” adı verilen ilk yerli otomobil projesiyle alâkalıdır. Makine Mühendisleri Odası benden, otomobil endüstrisi konusunda 31 Ocak 1965’de İmar İskân Bakanlığı konferans salonunda tertip edilecek açık oturuma katılmam ricasında bulunmuştu.

Oturumda konuşacak kişiler şunlardı: Makine Kimya Genel Müdürü Yüksek Mühendis Celal İmre, Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanı olan Mülkiye’den İktisat hocamız Prof. Muhlis Ete, Devlet Demir Yolları Eski Genel Müdürü Yüksek Mühendis Şecaattin Sergen, İktisat Fakültesi’nden Doç.Dr. Sabahattin Zaim, Makine Mühendisleri Odası başkanı Şükrü Er. Oturumu organize eden ve yönetecek olan zat da yüksek mühendis Hulusi Çetinoğlu’ydu. Bu teknik kadro içindeki tek iktisatçı bendim.

Türkiye’de motorlu vasıtalar endüstrisinin kurulmasına ilişkin gerekçeler, yurt ekonomisinin konuya etkilerinin boyutları, talep imkânları, rantabilite meseleleri projenin içeriğini oluşturuluyordu. Projenin başında da arkadaşlarımızdan Necmettin Erbakan bulunuyordu. Her ne kadar toplantı 1965’te gerçekleşmiş olsa da proje 1960’lı yılların başında tasarlanmıştı.

Proje bir teknik heyet tarafından organize edilerek Eskişehir’deki atölyelerde geliştirilmişti. O yıllar gümüş motorun da kurulduğu yıllardı. Farklı ekipler farklı sahalarda çalışmalar yapıyordu. Bir taraftan dizel motor fabrikası, bir taraftan da bir otomobil fabrikası kurma düşüncesi vardı. Temel kanaat, “Makine imal eden sanayi kurulmadıkça Türkiye kalkınamaz” şeklindeydi. Nitekim vasıflı bir dökümhane kurarak mekanik kısımları kendimiz imal etmedikçe sanayileşemeyeceğimize inanıyorduk. Bu sebeple bir ekip kurarak Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Paşa’ya kadar çıkarılmıştı.

O sıralarda Amerika’dan yeni gelmiş sayılırdım. Cumhurbaşkanı ile görüşmeye katılanlar, yıkanıp hemen giyilen ütüsüz ceketleri ve açılıp kapanan telli papyonları olan tiril tiril tiplerdi. Necmettin Bey gayet şık giyinirdi. Cemal Gürsel Paşa’ya projemizden bahsederek bize yardımcı olmasını istemiştik. Cevaben, “Ben zaten biliyorum ki, bu millet ot satmakla kalkınamaz. Onun için bu işlere girmek lâzım. Benden ne istiyorsanız elimden geleni yaparım. Paraysa para, kanunsa kanun…” demişti.

KOÇ FAKTÖRÜ

Meğer Vehbi Koç’un zihninde projeyi kendisi hayata geçirme düşüncesi yattığından bu girişimi engellemek istiyormuş. Bir yandan da hazır böyle bir girişim varken onun dışında kalmak da istemiyordu. Bu yüzden aslında bu konuda hiç de samimi olmadığını bildiğimiz Vehbi Koç da bizimle beraber aynı görüşme heyetinin içinde yer aldı. Fakat görüşmeden sonra gazetelere asılsız laflar sızdırıp aleyhte sözler çıkarılınca işler durdu.

Elimde bulunan 24 Ocak 1961 tarihli bir dokümana göre

PAŞA: “Ne lâzımsa yapalım” diye Vehbi Koç’a sorunca aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

KOÇ: “ Paşam, bu gibi işler daima hesaba kitaba dayanır. Daha önce 60.000 (altmış) liraya çıkacak otomobilin pahalı olduğuna işaret etmiştiniz. Bu sebeple böyle bir çalışmaya girişmeden evvel işin teknik, mali ve hukuki cephelerini ihtiva eden tam teferruatlı bir rapor hazırlayıp size takdim edelim. Bunun tarafınızdan tetkikini müteakip emir buyurduğunuz şekilde hareket edelim. Amerika’da dahi otomobil işinde yanlış atılan bir adım, 150-200 milyon dolara mal olmaktadır. Bizim küçük bir devlet olmamız hasebiyle bu gibi mali hatalar ekonomik bünyemizi sarsabilir. Bizler tüccar olarak bu kadar para sarf edip de altından kalkamayacağımız bir davaya girdiğimiz takdirde ilerde bizi mesul tutarlar. Bunun için adımlarımızı dikkatli ve hesaplı atmalıyız.”

Bunun üzerine Paşa da şöyle dedi:

PAŞA: “Sizleri zaten bunun için buraya çağırdım. Her işin bir hesabı kitabı olması lâzımdır. Altından kalkılır davayı herkes halleder ama asıl olan, güç davaların altından kalkabilmektir. Bu işin teferruatı ile ben değil, planlama dairesi başkanı alâkadar olmalıdır.”

1965 yılında yukarda bahsettiğim toplantıdan sonra Devrim Otomobili denen proje gerçekleşti.

Örnek olarak bir otomobil imal edilip, nasıl çalıştığını göstermek üzere Ankara’da bir merasim yapıldı. (Bu merasimin o yılkı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olduğu da söylenmektedir.) Fakat otomobil hareket etmeden durdu.

Geçen gün (24 Nisan 2004 tarihinde) TGRT Haber’de Marmara Üniversitesi’nden Prof. Muhittin Şimşek Bey’in Devrim Otomobili hakkında yaptığı kapsamlı araştırmanın ve yazdığı kitabın özetini zevkle ve tabii büyük bir üzüntüyle dinledik. Orada beyan edildiğine göre Eskişehir’den gelecek iki otomobilden siyah olanı, lokomotifin arka tarafında olduğu için güvenlik endişesiyle yüksek oktavlı benzinle fazla doldurulmamış, Ankara’ya varınca, telaş ve merasime yetiştirme heyecanı içinde benzin doldurulamayınca, benzin bittiği için durmuş, hemen arkadaki beyaz otomobile Cemal Gürsel Paşa’yı bindirip merasime yetiştirmişler.

Ertesi gün kartel gazeteleri hep bir ağızdan bu duruşu, arabanın teknik başarısızlığına hamlederek aleyhte beyanlarla veryansın edince Cemal Paşa’yı köşeye sıkıştırdılar. Üzerine baskılar yapıldı.

Herhalde birileri işleri karıştırdı ve böyle bir skandal meydana geldi. Ardından Cumhuriyet Gazetesi’nde CHP zihniyetine mensup Doğan Nadi gibi gazeteci ve kişiler projenin aleyhinde yazılar yazdılar. İmal edilen prototip otomobil, seri olarak üretime geçirilecekken proje orada noktalandı.’

Sabahattin Hoca hatıralarında bu olayı böyle anlatıyor. (“Bir Ömrün Hikâyesi “ Sabahattin Zaim )

Hayatı mücadelelerle geçen Erbakan, “Milli Kalkınma” konusunda büyük gayret sarf etti; fakat bu mücadeleye çok sevdiği ülkesinin yöneticileri tarafından kulak tıkandı. Çünkü o İsmet İnönü’ nün deyimiyle “Bu ülkede bir kişi yetişti o da dinci (takunyacı)” idi. Bundan dolayı ondan faydalanılmadı. Ama o, Türkiye’ye inkâr edilemez hizmetler sundu. Toplumun uyanmasını sağladı. Hoca, içten ve dıştan bütün engellemelere rağmen vazifesini yaptı.  

Öyle ki bir avuç insanla önce “gümüş motoru” kurdu.  Türkiye’nin önünü tıkayan ne olduğu belli olmayan bir siyasetçi tarafında desteklenmeyen, bırakın desteklemeyi, Amerikan Motorunu Hoca’nın motoruna tercih etti. Sermayenin azlığından dolayı daha fazla dayanamadı. Ve fabrikayı kapatmak zorunda kaldı. Baktı ki bu iş olmuyor emir alan değil, veren olmalıydı. Bir yolunu bulup TOBB başkanlığına seçildi. Fevkalade yararlı hizmetler ortaya koydu.

Rahatsız olan ismini anmak bile istemediğim o siyasetçi TOBB’den polis zoruyla uzaklaştırmak zorunda kaldı. Meselenin özü ne biliyor musunuz? Yerli sermayeyi desteklemesi… Baktı ki bu iş bürokratik yollarla da olmuyor Konya’dan bağımsız milletvekili seçildi. Hem de üç milletvekili seçilecek kadar oy alarak. Ardından da, MNP (Milli Nizam Partisi) ile mücadeleye başladı. Neler yaptığı herkesçe belli.

Gelinen noktada Erbakan Hoca rahmetli oldu. Hem cenaze töreni hem de geride bıraktıkları herkesçe malum.

Büyük hayalleri olan, bunlardan bir kısmını gerçekleştiren dava adamını, rahmet ve minnetle anıyorum. Bu yazıyı 27 Şubat 2011 tarihinde hayata gözlerini yuman Erbakan’ın anısına kaleme aldım.

Yiğit ve mücahit Erbakan Hocanın sadık ve samimi talebesi, dünya lideri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 27.12.2019’da gerçekleştirdi.

BU SİTE İLE KURULMUŞTUR