NEVŞEHİR’DE YAŞAMAK HATIRLATMALAR Niye varız? Yaşamak nedir? Yaşarken nelere dikkat etmeliyiz? Bu suallere vereceğimiz cevaplar, bizim kim olduğumuzu, fikrimizin zikrimizin ve cemiyetteki halimizin ne olduğunu, nasıl olduğunu ortaya koyacaktır. Yaşamımızı şekillendirecek ve hayattaki varlık sebebimizi belirleyecektir. İnsan neden ve niçin var olduğunu bilmezse, rüzgâr önündeki gazel misali her yöne savrulur durur. Oysa insanın bir duruşu, mehabeti, ilkesi, ülküsü ve hedefi olmalıdır. Bu vasıflardan yoksun insan yönlendirilmeye müsait birisidir. İnsanın ferdi olduğu kadar toplumsal görevi de vardır. Bunların neler olduğunu kişinin cemiyetteki konumu belirler. Eğer insan, var olmayı yiyip-içip, gezip-tozmaktan ibaret görürse, yaşamı basitleştirir. Hayatı, yaşamakta olduğumuz dünyadan ibaret sayar. Oysa biz dünyayı tarla misali, ekmek-dikmek kuralına göre değerlendirmeliyiz. Ektiğimizin karşılığını devşireceğimiz ahretin varlığını bilerek yaşamalıyız. POLİTİKA–İNSAN Sorumluluk sahibi insan, yaşamındaki hemen her şeye hassasiyet göstermelidir. Konuşmasına-susmasına, durmasına-yürümesine dikkat etmelidir. Ülkemiz insanı maalesef politize olmuş vaziyettedir. Birkaç kişi bir araya gelse konu dönüp dolaşıp hemen siyasete gelir. Siyasete gelir ama hiç kimse konumunu, dikkate almadan hemen herkesi, ya gereğinden fazla över veya yereriz. Partimiz veya partimizin görüşleri istikametinde görüş beyanında bulunuruz. Velev ki, sair parti iyi bile yapsa hiç ama hiç dikkate almayız. Zinhar karşısında oluruz. Oysa iyi kimden gelirse gelsin iyidir. Kötü dekimden gelirse gelsin kötüdür. Bu konuda da taassup sahibi olduğumuz muhakkaktır. Elbette insan duruma göre övülmeli ve yerilmelidir. Çünkü “marifet iltifata tabiidir. Marifetsiz iltifat zayidir.” Fakat övgüde ve yergide bulunurken, mübalağaya vardırmamalıyız. Aksi takdirde karşımızdaki insanı ya şımartır yahut berbat ederiz. O zaman da faydadan ziyade zarar vermiş oluruz. Bugün bir şey söylenemeyen bazı yetkililerin durumu öyle değil mi? Hiç bir şeyken hasbelkader bir makama gelince adamlar kendini allame-i cihan sanıyor… Unutmamak gerekir ki, eleştiri bir vazifedir ve yapılmalıdır. Eleştirilen kimse de eleştiriyi dikkate almalıdır; eğer yapılan yanlışsa düzeltmeli; yok eğer eleştiren hatalıysa doğrusunu o şahsa veya kamuoyuna izah etmelidir. Erdemli ve sorumlu olmak bunu gerektirir. Yerli yersiz övgü ve yergi bir yerde boşboğazlıktır. Üzgünüm çokça yapılanda budur. NEVŞEHİR Bilindiği gibi şehrimiz, kervan yolu üzerinde, oldukça mütevazı ve bir o kadarda muhafazakâr bir görünümdedir. Dolayısıyla çevre illere göre kısmen eksikliğimiz varsa da epeyce de artımız var. Her halükarda şehrimiz yaşanabilir güzel bir mekandır. Günün birinde bir Allah dostuna, talebesi; “Hocam! Konya’da Mevlana, Aksaray’da Somuncu Baba, Niğde Bor’da Kuddusi Baba, Nevşehir’de Hacı Bektaş Velî, Kayseri’de Seyit Burhanettin gibi büyük zevat’ın buralarda olmalarını nasıl izah edersiniz?” Hocası: “Yavrum çalısı bol olan yerin fitnesi çok olur. Buralarda da fitne çok olduğundan –Allahu ağlem- (En iyisini Allah bilir) bu Allah dostları fitneyi önlemek için buralara yerleşmişler” der. Evet, çalısı bol olan bir bölgede yaşıyoruz. Hoca’nın bu yorumu ne kadar doğru onu bilemeyiz. Bildiğimiz bir husus varsa şehrimizde bazı yaramazlıkların olduğudur. On iki yaşına kadar yaşadığım çocukluk evremi bir tarafa bırakırsam, vazife aldığım 1985 yılından bu tarafa Nevşehir’de yaşamaktayım. Bu sureci de 2005’den önce ve sonra diye ikiye ayırıyorum. 2005 yılı öncesi, örgün ve yaygın eğitim amaçlı oldukça yoğun bir çalışma içindeyken bu tarihten sonra hem yaşamım hem statüm itibariyle bazı değişiklik oldu. Yapılan bir teklifi değerlendirmek suretiyle İl Özel İdare Genel Sekreterliğine atandım. Yaklaşık iki yıl sekiz ay çalıştım. …ayrıldım! Fakat kendisiyle beraber olmaktan her zaman zevk ve gurur duyduğum rahmetli Zeki Soyak Hocamdan ve diğer hocalarımdan aldığım, bilgi görgü ve terbiyem, edindiğim hayat tecrübem sayesinde bu süreci idare etmeye çalıştım/çalışıyorum; Kusursuzluğunu söyleyen en kusurlu insandır. Elbette bazı hatam ve kusurum olmuştur. Fakat kasten hata yapmadım. Yaptığım ve hata olduğunu bildiğim bir yanlışım varsa bizzat özür beyanında bulundum. Bulunurum da. BURADA YAŞAMAK: Bilindiği gibi şehrimizde muhtelif kümelenmeler var... Bunların da kendi aralarında değişik dilleşmeleri veya ilişkileri söz konusudur. Her birisi için bir diğeri farklıdır. Hiçbirisinin yanında olmayanlar ise o kümelerin yanına misafireten gidebilir/bulunabilir. Birbiri hakkında, alçaltıcı, yok edici, silici ve sindirici olmadığı müddetçe bu tür oluşumları normal görüyorum. Zaten herkes herkesle aynı samimiyeti kuramaz. Bazısı bazısıyla daha samimi olabilirken, bazısıyla da işlerini selam kelamdan öte götüremez. Buda fıtri bir durumdur. Bunların ötesinde bir başka husus var ki. O da kindar ve sadist insanlar, mevcut konumlarını sürdürebilmeleri için, var olan bu grupları kullanmaya çalışır. Birini diğeriyle kontrol eder. Çünkü yeknesaklık içindeki bir topluluk onlar için tehlikelidir. Eğer onlar birlik içinde olursa, yaptıkları iş ve sözü düzeltme adına müdahale edebilirler. İsterim ki, şehrimizde etkili ve yetkili; (komşu şehrimiz KAYSERİ’DE olduğu gibi) bürokrasi, sanayici ve iş adamlarından oluşan dirayetli bir topluluk olsun. Şehrimizde hayırlı işlerin öncüsü olsun. Onlar hayra motor, şerre fren olsunlar. Bu zor mu? Hayır, asla zor değil. Yalınız biraz ferasetlice olayları tahlil edebilmek, armudun sapı üzümün çöpü demeden olayları değerlendirmek gerekir… Gördüğüm o ki, cemiyet ve cemaatler birbirine hiç bu kadar yakınlaşma içinde olmamışlardı. Bundan ziyadesiyle mutluluk duymaktayım. Siyaset kurumu da böyle olabilse… Hala insanlar birbirine sen şuncu musun? Buncu musun? Sorusunu soruyor. Öyle ki, herkes bir diğerine o şunun adamı, bu bunun adamı diye bakıyor. Selam kelamımızı da ona göre veriyoruz. Üzgünüm, hatta hasım oluyoruz... Hiç hoş olmayan bu olumsuz durum maalesef devam ediyor. Mesela adam; “… Benim yanımda olduğunu söyle yeter. Başkalarının bilmesi önemli değil.’’ ‘’… Şunlarla gezme’’ ‘’… Geçenlerde seni filancanın yanında görmüşler’’. ‘’… Muhalif partinin temsilcisi ile görüşmüşsün’’. “Filancayla fazla gözükme partiyle işin görülmez haaa!.” Evet, bunlar duyulan ve yaşananlar... Beyler! Lütfen kim kimin yanına varacağını, kiminle konuşacağını kendisi belirlesin. Böyle teklifi yapan ve ona uyan kişi en iyimser sözle denidir. Çukurdur. Eğer kişi kimin yanında olacağına, kiminle konuşacağına bir başkasının söylemesiyle karar veriyorsa, o kişi egoist ve menfaatçidir. Silik karakterlidir.… TİCARET ODASI VE BORSA SEÇİMLERİ Öncelikle sağlıklı bir şekilde geçmesini istediğim bu seçimlerin şehrimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Yapılacak olan Ticaret Odası ve Borsa seçimlerinden dolayı başta esnaf ve sanayicimiz olmak üzere bütün kesimleri sağduyuya çağırıyorum. Fitnecilerin fitnesine gelmeyelim. Yer yer duyuyorum; şu şunun yanında, bu bunun yanında diye. Beyler! Sakın unutmayın! Sana olumsuz söz getiren, senden de başkasına götürür. Söylenen her söze hemen inanmayınız, araştırınız. (49/6) Lütfen işlerimizi konuşarak halledelim. Zandan ve gıybetten kaçınalım. Aksi takdirde boş boğaz ve menfaatçi insanlara prim vermiş oluruz. Çünkü ayrışmadan nemalanan, şehrimizi karıştırmak isteyenler olabilir, onlara fırsat vermeyelim. Kişi istediğine istediği şekilde özgürce oyunu kullansın. Kazanan Nevşehir olsun. “Sevmeyen ve sevilmeyende hayır yoktur” (hadis) Birbirimizi sevelim. Şehrimizin güzelliğini dikkate alarak nasıl katkıda bulunmalıyız, onu düşünelim. Gelecek olan neslimizin daha iyi bir ortamda yaşayabilmeleri için güzel vasatlar oluşturmaya çalışalım.